2 Mart 2009 Pazartesi

V. Çığlık

I.
Uğultu
Uğultu (Aşk değil..)
Uğultu (Derin ve kasvet)
Uğultu (Çığlık)
Aşk değil bu, derin ve kasvetli çığlığım
Aptal
Aşk değil bu, derin ve kasvetli çığlığım
Çığlık (Ahh.. ne kadar içten ve kötümser)
"Oyunbozan veletin başını kopardı,
oyuncuklarla oynamadı, ağladı, küçük asker"
Çığlık (Ahh.. ne kadar içten ve kötümser)
Çığlık (Ahh.. güzel değil)
Çığlık (Ahhh...)
Çığlık (Uğultu)
Aşk değil bu, derin ve kasvetli çığlığım
Aptal
Aşk değil bu, derin ve kasvetli çığlığım
Daha ne kadar, daha ne kadar
Daha ne kadar, daha ne kadar
Daha ne kadar, daha ne kadar
Daha ne kadar, daha ne kadar
Sürüp gider, beni benden alan
Çınlayan kahrolası çığlık
Daha ne kadar, daha ne kadar
Daha ne kadar, daha ne kadar
Daha ne kadar, daha ne kadar
Daha ne kadar, daha ne kadar
Sürüp gider, beni benden alan
Çınlayan kahrolası çığlık
II.
Kabuklarını koparmaya yaraların...
Kan görmeyi ne kadar severdin...
Paranparça et parçalarının,
Bedenimde yarattığı zevki sonsuz
Öyle içten, öyle duyarsız
En güzel acıya ait olmayı isteyen
O korkunç, o zavallı
Kendini kaybetmeye adayan
İnsandan kopuk
Yarada bir kabuk
Kanı akarken
İniltilerin
ve sen
Sonsuz
III.
Denizin sarhoş eden dansı
Düşlerimde yaşlanan son
Boğulmakta olan seslerim
Dünden sonra;
Doğarkan ağladık
Mutluluktan ağladık
Ölürken ağladık
Ölürken ağlattık
ve birdenbire
yarından önce;
Doğarkan ağladık
Mutluluktan ağladık
Ölürken ağladık
Ölürken ağlattık
IV.
Acı ağıt değil
Sonsuz hüzün değil
Sesteki öfke
Gökteki yıldırım
Birden patlayınca
Sesi duyulunca
Kimine korku
Kimine üzüntü
"Ama kendisine rahatlık verdi"

4 Kasım 2008 Salı

IV. Rüzgar

I.
Yolundan dönüp, nefesin tüketen
Azrail’den çabuk, ölümü fısıldayan
Gökyüzü derin ve sonsuz
Yaprakları döken, gülü eğen
Yolumdan döndüren
Azrail’in nefesi
Ölümün habercisi
Rüzgâr
Büyük kır bahçeleri, karanlık orman
Su sesini izle, taştan yol, bakışlarımı eğen güneş
Sessizliğim soluklarımla kesiliyor
Gökyüzü derin ve sonsuz
Parıltılı yaz güneşi
Doğumun sonrası; lanet
Kızıl gökyüzü, gri bulut
Ölümün habercisi
Rüzgâr
Bereketmi verdiği?
Soğuk ve acıydı suratıma vuran yağmur
Yeryüzünün yeşil otlağı
Koyundan bozma insan
Laneti duyurdu kulağıma.
Yaşamadan ölen canlıların günahı
"Basit yaşamları" diye buyurdu
Tepede çok uzakta ve altında
Ölümün habercisi
Rüzgâr
II.
Küçük hayalleri vardı da
Gerçekleştirmeye büyük inanç
Melekten kanat, bozma bir araç
Ayakların olmadığı ruhani hayat
Hazarfen’in rüyası, insanın doğası
Hazarfen’in rüyası, göğün tepesi
Çıktıda kulenin tepesine, kendi kendine;
“Ahh… Ölümlü aklıma biraz ilham,
Ahh… Günahsız yaşamadım ama
Günahkar seytandan da olsan bir kanat”
Hazarfen’in küfrü, inançsızın doğası
Hazarfen’in küfrü, kaftanın gölgesi
Üstüne çökünce karanlık, sisi araladı kanatlarla
Tutunamadı hilalin ucuna
Uçtu Babilin tepesinden, rüzgarın son nefesiyle
İndi yeryüzünün kara toprağına
Şeytandan bozma bir alet
Şeytandan bozma bir alet
Ahh... Şeytandan bozma bir alet
Ahh... Şeytandan bozma bir alet
Günahkar seytandan da olsan bir kanat!
III.
Suyun derindir deniz
Nefesin güçlüdür rüzgar
Aklın delidir insanoğlu
İnsanoğlu...
Uçmayımı hayal eder yoksa
Isığın yok, inancında yoksa
Devrilmelidir boşluğa
Boşluğa...
IV.
Gökyüzü;
Kavuş bana
Rüzgar;
Aklımı aldın
Uçmayı bildimde
Vazgeçmedim senden
Varlığını hissettimde
Varmadan edemedim yanına

26 Mayıs 2008 Pazartesi

III. Ruh

I.
İhtiyar ruh, olmadı damarlarında kan
Bitkin düştün, sevmedin ölümlü beden
Sır; doğmadan öldün sen
Üzülme boşuna, güzelliğin aynada yansımaz diye
Bitkin bacaklarına kuvvet, tanrının gazabından…
Ölülerin öyküsü anlatılan köy
Bir gece ansızın perdeleri oynattın, muma üfledin
Bebekler ağladı, kadınlar korktu
Kendine ait korkun bile olmadı
Korku oldun istemeden
İhtiyar ruh
İhtiyar ruh
Bitkin bacaklarına kuvvet, tanrının gazabından
Sessizliğe hürmet, tohumlandın ve öldün yüzünü görmeden
II.
Güneş doğumu, orman kokusu
Yol ayrımına yürüyor tüccar, kanatlarının yerinde yükü
Sabahı aydınlatır, genç ve parlak yüzü
Suya bakarken teslim oldu kalbine
Suda yansıdı sevdiği son kadının yüzü
Tanrıya hürmet, arandın ve kayboldu kendini göstermeden
Kimi zaman, “Tanrı beni sevmedi, beni benden aldı”
Kimi zaman, “Sevmeye teslim, yok oldum gün batarken”
Haykırış, yakarış ve nefret
Düşten öteye ne kaldı geriye
Kimi zaman, “Tanrı beni sevmedi, beni benden aldı”
Kimi zaman, “Sevmeye teslim, yok oldum gün batarken”
Rüzgâr kanat gerip kuş oldu peşinden
Ahhh… “nerdesin sevdiğim yüz” diye yedi diyar hüzne teslim
Bilmedin sonunda öldün, sabahı görmeden
Ahıt
Benim sevdiğim yüz güzel bir ruh
Yüzü çiçek bahçesi, güzel gül
Benim sevdiğim ruh güzel bir yüz
Sudan daha berrak, güzel gül
III.
O vardı
Bir gece masalı
Uykuya daldımda canlandı rüyalar
Ağlayan bebektin;
Masum ve zavallı, ait değil kimseye
Gün ağarmadan kayboldun kendince
Babanın gözyaşları fidanladı gülleri
Kadınların ağlayışları hükmetti geceye
Ölü bebek, uzakta kaldın
Ölü bebek “olmayan yaşantından alınmış güzel yüz”
Ölü bebek, toprağa düştün
Ölü bebek “sevmedin, hissetmeden damarlarındaki kanı”
IV.
Masum
Kaderi lanetli
İsyan etti tanrıya
Doğmadan öldü
Tutmadan elini tanrının
Yol aldı güzel ruh
İhtiyar bir geleceğe
“tohumlandın ve öldün yüzünü görmeden”

II. Cehennem

I.
Cehennemden gelen kül kokusu
Cehennemden gelen kül kokusu
Kılıcını kaldırdı, rüzgâr teninde
Ateş çıktı, şeytanın çocukları
Onlar aklımızın bir köşesinde
Düşüncede, günahta
Cehennemden gelen kül kokusu
Cehennemden gelen kül kokusu
Acıyla inledi, kalbini yardı
Ayine gel, şeytanın çocukları
Kanı pıhtılaştır, kes damarları
Ölerekte, korkuyla
Cehennemden gelen kül kokusu
Cehennemden gelen kül kokusu
Cesetler çürümüş
Cehennemden gelen kül kokusu
Cehennemden gelen kül kokusu
Cesetler çürümüş
II.
Bakışlar korkutuyor
Ayin, dişlerini gösteren şeytanın;
“ben kudretli ölümün koluyum” diye bağırıp
Hançerini kalbime indirişi
Düğümlenmiş boğazımdan
Buz tutmuş bacaklarımdan
Işığını kaybetmiş bakışlarımdan
Anladım yok olduğumu
Yıldız ve gece
Gizemli ırmağın yolu
Şeytan bekçi, kapısında cehennemin;
“ölümün kucağına hoş geldin” diye bağırıp
Rüzgârı ardıma verişi
Düğümlenmiş boğazımdan
Buz tutmuş bacaklarımdan
Işığını kaybetmiş bakışlarımdan
Anladım yok olduğumu
Son
Son
“yıldız ve gece, gizemli ırmağın yolu”
III.
Ufukta bulutlar kararmış
Nehirin sonu kızgın denizlere açılıyor
Göğüs germek için dev dalgalara
Yardımını dileyecem yıldız ve gecenin
(Çığlığını duyuyorum…)
Yıldırım ve yağmurdan kurtuluş olurmu
Korkunun insanı kurtardığıda olmuştur
Korkun!
Şarkılar söylenecek kahramanlığımıza
Korkun!
Ölümden öte ne var ki hayatta
Korku… (Çığlığını duyuyorum…)
Korku… (Çığlığını duyuyorum…)
Korkun!
Şarkılar söylenecek kahramanlığımıza
Korkun!
Ölümden öte ne var ki hayatta
IV.
Gece geldi
Ve gitmedi daha
Sabırla başımda bekledi
Mutluydu belki
Acıyla ruhumu çekti
Ve gece bitti
Gündüz geldi
Cehennemde

25 Mayıs 2008 Pazar

I. Bunaltı

I.
Toprak kızgın, ateş yakıyor ayaklarımızı
Kin ve nefret dolu ruhlar oynar ışığın oyununu
Kimse bilmiyor
Kimse görmüyor
Tepedeki göz izler, günahı ve sapkınlığı
Şehvet ve arzu ile tek tadımlık bedenlerin oyununu
Ruhlar çözülüyor
Ruhlar yolcu cehenneme
Ateşten yol
Ahhh... Acının son demi, öfkesinden kudurmuş tanrı
Adaletiyle ezdi insanlıktan çıkmış iradeyi ve aklı
Bizim için biz olanlar sadece para ve hazmı
II.
Kâinat bilinmezde ölüm ve gizi sakladı
Tükürdüm sonsuzluk boşluğuna, yağmur olup yüzüme vurdu
Kanla karışık, sidik ve asit
Yüzümü yaktı
Kanla karışık kâinat
Kan
III.
"Yaralı bileklerden aşağıya düşen, acı dolu haykırış oldu kan"
Bilinmez ve görünmez ruhunu ele geçirdi
Ruhuna ait olmayan beden senin değildi
Hayır, hayır
O senin değil
Sen kaybettin
Hayır
Hayır, "ruhumun değersizliği alın yazım, kaybolmuş gerçek izini kaybettirdi"
Hayır
Hayır, "tek bir umut kurtarır zincirlenmiş bedenimi. Kirlettiğim geçmişimden"
Hayır
(tek yol ölmek mi, al canımı tanrım, ruhuma hâkim ol gerçek)...
IV.
Duy
Duy
Ölümcül yakarışımı
Ahhh... Bunaldım
Altımda ölü toprağı
Bunaldım
"altımda, kanlı izlerimi taşıyan ayaklarımın altında ölü toprağı"